top of page

İlk Tanışma..

Güncelleme tarihi: 24 Ara 2024

Sene 1991. İlkokul 4. ve 5. sınıfı, annem babam öğretmen olduğu için ve tayin yerleri Çanakkale'nin bir dağ köyü olduğu için Çanakkale merkezde anneannem, dedem, teyzem ve dayımla birlikte kalarak okudum. Öğretmen anne babanın ilk çocukları olan ben tabi ki çalışkan olmalıydım :) Hedefler büyüktü. İlkokulun üç senesi köyde geçmişti. Ve Çanakkale merkeze geldiğimde benim için büyük bir çalışma maratonu başladı. Dershaneler, özel dersler. Sabaha kadar yapılan ödevler. Hiç unutmuyorum 18 Mart İlkokulu Hatice EKER'in sınıfı. Ah ah Hatice hocanın ödevleri ve sınıfın başarısı dillere destandı. Her ay il çapında sınava girilir. Ve hedef her zaman neredeyse 5000 kişi içinden ilk 3. Bunu her seferinde de başarmıştım. Ödülüm ise Çanakkale kordondaki Balaban Patanesi'nde supangle yemek. Bugün hala o tadı hatırlarım. İki koca senem böyle geçti ve sınavlar geldi çattı. Tüm bu çalışmanın ve stresin sonucunu almıştım. Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi ve tam burslu Robert Koleji kazanmıştım. Herkes mutlu gururlu, ben çok şükür bitti denize girebilirimin derdinde :) Ailem sonuçta öğretmen insanlar nasıl olur nasıl yaparız, İstanbul büyükşehir altından kalkabilir miyiz diye kara kara düşünürken babam okullara bakmak için İstanbul'a gitti. Geldiğinde ise kalk gidiyoruz iki sınava daha gireceksin dedi. Ben başladım ağlamaya "Ne sınavı, sınavlar bitmedi mi?" diye. Hayır dedi bunlar başka sınav. Babam, çocukluğundan beri müziği çok seven, kendince şarkılar mırıldanan ve müzik yeteneği olan bir adam. Ve nerden esti bilmiyorum beni konservatuvar sınavlarına da kaydettirmiş. Önce annemin kuzenin hocalık yaptığı Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı sınavları, sonra ise İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı sınavları. Ben ise şaşkın yorgun isteksiz. Ama o gün ki aklımla batı müziği değil de Türk müziğini daha çok istediğime karar vermiştim. Belki de akrabamızın öğretmenim olmasını da istemediğimden bilmiyorum. İlk sınava girdim büyük dayım sınav jürisinde ve bile bile tüm soruları yanlış cevapladım. Dayıma jüri demiş ki :) "Senin yeğende hiç yetenek yok" . Kazanamayınca nasıl sevindim bir bilseniz. Geldi çattı diğer sınav. Daha keyifli gelmişti bana hem okul hem Türk müziği. Velhasıl orayı derece ile kazandım. Gelelim esas meseleye. Kayıt sırasında babama sormuşlar "Kızınızı hangi saza yazalım? diye. Babam da "Buranın en iyi hocası kim?" diye sormuş. Cüneyd ORHON cevabını alınca da beni klasik kemençeye yazdırmış. Okul kaydına geldiğimizde bana klasik kemençe çalacaksın dediler. Ne duydum, ne gördüm anlamadım hayal edemedim nasıl bir şey bu. Herkes kanun ud keman çalarken ben niye kemençe çalıyorum diye hüngür hüngür ağladım. Ta ki ilk derse girip rahmetli hocamın sazı eline alıp çalmaya başlamasına kadar. İşte o an (1991 senesi eylül ayı okulun ilk kemençe dersi) benim kemençeyle İLK TANIŞMAm ve ilk görüşte yaşadığım aşktı...



Comments


bottom of page